CUMHURİYET, BU VATANIN ISTIRABINDAN DOĞDU



12 Kasım 1920…
Anadolu işgal altında, Mustafa Kemal ve bağımsızlık savaşçıları var güçleriyle mücadele ediyor.
Yakup Kadri’nin o günkü yazısında bir de soru var:
“Acaba bizim gördüğümüz facialar bir şeyin sathı mıdır? Acaba bütün bu bulanan suyun dalgaları altında gene bizim manevi hazinelerimiz mi saklı duruyor?”
Bir yerlere varma gayretidir bu soru.
Kurtuluş Savaşı’mızın, Cumhuriyet’imizin, devrimlerimizin kısa tarihidir aslında…  
İnsan, doksan beş yıl sonra bugün kendi kendine sormadan edemiyor: Cumhuriyet’in kurucu ruhunu gerçekten özümseyebilmiş olsaydık, onu yeni bir saray saltanatına bu kadar kolay feda eder miydik? Biz, neyi kaybettiğimizin farkında mıyız?..
Devam edelim…
11 Eylül 1923…
Sakarya Meydan Savaşı’ndan Büyük Taaruz’a kadar kurtuluş için savaşmış bir asker olan Mehmet Turgut Argun, tuttuğu günlüğe şu notu düşüyor:
“Çilelerimiz dolduysa, rahat ve huzur ile karşılaşırız. Artık yetmez mi?”
Mehmet Turgut Argun, henüz yirmi üç yaşındadır…
1 Ağustos 1923…
Falih Rıfkı, Akşam gazetesinde, tıpkı Argun gibi gençleri, “Kurban Nesil” başlıklı yazısında kaleme alıyor. Şöyle başlıyor:
“Yirmisinden otuz beşine kadar, bu mazlum nesle ancak ‘kurban’ vasfı verilebilir. Bu neslin çocukları İstanbul ve Türkiye’nin hiçbir iyi gününü görmediler. Gençliğini daima lanet ettiğimiz Hamid saltanatında geçiren eski nesil insanlarının maceraları bile bize rüya gibi geliyor. Bu nesil, bir zelzele içinde gözünü açtı; yangın, harp, kıtâl ve sefaletle çevrilmiş bir harabenin kuru taşları üstünde büyüdü.
Mazideki bütün mesuliyetlerin cezasını o çekti ve istikbalin mesuliyetini o deruhte etti…”
Falih Rıfkı, kısacık yazısında, saray saltanatının ardında bıraktığı yıkımdan bir Cumhuriyet kuran; bunu yaparken kendini feda eden bir neslin yakıcı hikâyesini anlatıyor yarınlara…
Devam ediyor:
“On beş seneden beri mektepler boştur, otuz yaşında saçına ak düşmemiş gence tesadüf edilmez; birçoğunun yüzü ölüm nefesi ile ürpermiş, birçoğunun cismi râtip siper toprağında çözülmüş, birçoğu her biri başka bir harpten alınmış yara veya illet taşıyor. Bu neslin ecelsiz ölmüş olanları yaşayanlarından çoktur. Anadolu mezarlarında, sonra bugünkü Türkiye hudutlarının ötesinde yüzbinlerce genç cesedi toprağa karıştı. Köylerde kadın erkekten çoktur ve erkekler ihtiyardır. Şehirlerden çocuk gidip erkek dönenler, güzel istikbal rüyalarına bedel, hakîr bir maîşet ücreti bulmaya çalışıyor. Yıkılan onun üstüne yıkıldı; kurtarılanı o kurtardı; bu cehennemî herc ü merc içinde kendi bir harabeye döndü ve yine o en genç zekâ, ilim, kudret ve hissin harikalarını vücuda getirmekle mükelleftir…”
Bu öyle bir nesildir ki; bir büyük yıkımı göğüsler, onunla yüzleşir. Bu yıkıma neden olanlara hesap sorar; bu yıkımdan fayda sağlamak isteyenlerle savaşa tutuşur.
Sanki zamanı durdurur…
Dünden yarına tek bir kötü iz bırakmamacasına çabalar. Bütün kötülükleri yok etmek için kendini feda eder. Yarınları kurtarmak adına, bugününden geçer…
Bitirirken şöyle der Falih Rıfkı:
“Mazinin hiçbir güzel gününü göremeyen bu nesil, kendi hazırladığı istikbalin de hiçbir tadını tatmayacaktır. Ölmüş olanlar, zaferi göremedikleri gibi, güzel istikbal başkalarının olacaktır…”
“Kurban Nesil”, geçmişle geleceğin hesaplaşmasını sağlar bu topraklarda. Yarını kurar. Cumhuriyet, o hesaplaşmanın sonucudur. Bağımsızlıkla taçlanır, Aydınlanmadan güç alır; yüzünü güneşe döner; bir daha karanlık yetişemesin diye ardından, koşar adım ilerler çağının en aydınlık yarınlarına.
Sarayı, sultanı, yurttaş değil kul olmayı; cehalete, geriliğe teslim edilmeyi, sömürülmeyi, hor görülmeyi bilmiş, bunun acısını çekmişlerce kurulmuştur. Onların çektikleri acıları bir daha kimse çekmesin diyedir Cumhuriyet.
Sıradan bir toplumsal devrim değildir bu. Hem dünya emperyalistleri hem onun kuklası saray saltanatı tarafından yok edilmek istenen bir halkın, kendini feda edip, yarınlarını kurtarma hikâyesidir.
İlkeleri, halkının gerçeklerinden gelir…
Yakup Kadri, Mustafa Kemal için, “O, bu vatanın ıstırabından doğmuş ve yalnız bu ıstırabı temsil etmektedir” der.
Aynı tanım, Cumhuriyet için de geçerlidir. Cumhuriyet de bu vatanın ıstırabından doğmuş ve yalnız onu temsil etmektedir.
Mayasında insanımızın hikâyesi, acıları ve pırıl pırıl gelecek düşleri vardır.
İşte bizler, “Kurban Nesil”den aldığı bu emaneti, yarının güneş yüzlü çocuklarına iletmek yerine, yeniden bir saray saltanatına feda edenleriz.
Tarih, bizim neslimize ne ad verecek kim bilir?..
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun!

Çok Okunanlar

UĞUR MUMCU NEYİ TEMSİL EDİYOR?

BİR SABAH…

DAVER DARENDE’NİN ARDINDAN

YANLIŞ BİR YOL

Edebiyatçılar ve Atatürk... / Erendiz Atasü

HAFTANIN KİTABI: "UĞUR MUMCU KEMALİZM VE SOSYALİZM"

İşgalci kamyonunun altında kalan çocuğun umudu / Barış Pehlivan

O, Yurttaş Olmak Sorumluluğu

EDEBİYATIMIZIN USTALARININ GÖZÜNDEN ATATÜRK VE DEVRİMİN YÖNÜ / Muharrem Anıl

ERDOĞAN'IN TOPLATILMASINI İSTEDİĞİ KİTAPTA NELER VAR