BİR SABAH…
Uyku tutmadı.
Sabaha karşı. Araladım perdeyi, sokağa göz atacak oldum.
Evimin penceresinden görünen tek devlet kurumu var: TÜİK!
Birazdan mesaiye başlayacak personelini düşünsem.
Hummalı bir koşturmaca.
Topla, çıkar, çarp, böl. Bir tek kişinin istediği rakamlar
çıkana dek…
Olmadı baştan!
Gerçi nicedir böyle memleket. Her şey, bütün çaba, güç
kimdeyse onu memnun etmek için, onun dedikleri olsun diye.
Topla, çıkar, çarp, böl.
Memuru, bürokratı, gazetecisi, televizyoncusu, akademisyeni,
politikacısı…
Ne zaman bu hâle geldik biz?
…
Gün ağarıyor.
TÜİK tabelasının ışığı söndü sönecek, sonra insanlar
sokaklara dolacak.
Yarın Uğur Mumcu’yu öldürdükleri günün otuz yıl sonrası.
Kim Uğur Mumcu?
Biri diyecek ki Atatürkçüdür, biri diyecek ki tarihimizin en
yetkin gazetecisidir, öbürü diyecek ki solcudur, aydındır…
Hepsi doğru, tamamı eksik.
Mumcu, Kemalist: Ama Kemalizmi bir ideoloji olarak
donduranlardan, orada kalanlardan değil; tam bağımsızlıkçı ve laik bir özden
boy verenlerden. Mumcu, sosyalist: Ama kendi toprağına yabancı, kendi halkının
devrimini sindirememişlerden yahut sosyalizmin temiz suyunda kirinden
arındığını zanneden liberallerden değil; sosyalizmi, halkçı cumhuriyetin bir
doğal sonucu sayanlardan. Eğmeden, bükmeden; bunu dosdoğruca söyleyerek
üstelik.
Dahası: Ağzından çıkan her sözcükte, kaleminden dökülen her
yazıda, gericiliği ve kapitalizmi güncel hayatta yakalayıp, çözümleyip, halkına
anlatarak; “Bak, hakkını yiyen…” “Bak, aklını hapseden…” diyerek.
Bu yüzden ölse de sesi kesilemiyor Mumcu’nun, yitse de
aklımıza, vicdanımıza ışık tutuyor hâlâ, ödev yüklüyor:
“Gözlerin açıksa göreceksin /
Kulağın sağır değilse duyacaksın / Ellerin kesik değilse uzanacaksın.”
…
Gün doğdu.
TÜİK tabelasının ışıkları söndü.
Sokakta bir koşturmaca.
Herkes TÜİK’e mi gidiyor, sanki herkes aynı hesabın başında:
Topla, çıkar, çarp, böl…
Olmadı baştan!
İktidarı da muhalefeti de; iktidar yandaşı da muhalefet
yandaşı da.
Tek yol TÜİK!
Öyle olmasa, yirmi bir yıllık bir karanlığın ardından, onca
seçim kaybetmiş Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olsun mu olmasın mı diye tartışıyor
olur muyduk şu an?
Bir sene önce kim önerebilirdi bunu?
Kim hepimizin kaderini böylesi bir tercihe bağlayabilirdi?
Türkiye tarihinin en önemli seçiminde muhalefetin ortak
adayı Kılıçdaroğlu olacak, birileri ciddi ciddi bunu önerecek, başka birileri
televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde, aklımıza hakaret edercesine bu öneriye
omuz verecek deselerdi…
Topla, çıkar, çarp, böl…
Ne zaman bu hâle geldik biz?
…
İyisi mi bir kahve yapmalı, kütüphaneden bir kitap almalı.
Sokağa, insanlara bakmaktan geri durmalı.
Otuz yıl önce öldürdüler Uğur Mumcu’yu.
Mumcu’dan otuz yıl sonra, umudunu öldürmek üzereler yurdumun.
El birliğiyle üstelik.
Erdoğan yeniden aday olsun mu, Kılıçdaroğlu ortak aday mı?
Topla, çıkar, çarp, böl…
Olmadı baştan!
…
Tarihimizin en önemli seçimine gidiyoruz.
İnsanların yüzlerinde ne bir heyecan ne bir umut…
Kim sebep oldu buna?
Ne zaman bu hâle geldik biz?