GEÇ KALDINIZ KEMAL BEY…
Ana muhalefet partisinin görevi nedir?
Önce iktidarın yanlış uygulamalarının karşısında olmak, dimdik durmak.
Sonra, başta aynı düşüncede olduğu muhaliflerin ve giderek iktidar karşıtı bütün bir muhalefetin sesi olmak, onların yanında konumlanmak, onların sözcülüğüne ve yol göstericiliğine soyunmak.
Ana muhalefetin görevi, iktidarın yanlışları karşısında, toplumsal muhalefete yön vermektir.
Türkiye’de ana muhalefet partisi olan CHP’nin görevi nedir?
Yukarıda saydık.
Bunlara ek olarak CHP’nin kuruluşundan gelen bir de misyonu vardır: Atatürk ilkelerine ve cumhuriyete, bu cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmak, bu değerleri daha ileri taşımak.
Ama CHP, hem ana muhalefet partisi hem de Cumhuriyet devriminin siyasi taşıyıcısı olarak tüm görevlerinden sınıfta kalmış bir yönetim tarafından idare edilen bir siyasi partidir.
Ve CHP böyle yönetiliyor diye, olan Türk halkına olmaktadır…
Hatırlayın…
Gezi direnişinin en önemli günlerinde ortaya çıkan ve çoğu gençlerden oluşan kitlenin siyasal temsili konusunda tartışılırken ve bu sağlanmazsa bu güçlü hareketin sönümlenip gideceği konuşulurken, CHP’nin takındığı sinik tavrı hatırlayın…
Tayyip Erdoğan, başkanlık yolunda ilk adımı atıp Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda, halk, ‘bu tehlikeli bir gidiştir, muhalefet birleşip, Erdoğan’ın karşısında durmalıdır’ derken, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu bu ülkenin aydınlık insanlarına dayatıp, ülkenin en önemli makamını Erdoğan’a sunan CHP’yi hatırlayın…
Sabaha karşı evler basılırken, akademisyenler, yazarlar, aydınlar, askerler, siyasetçiler evlerinden toplanıp hapse tıkılırken; göstermelik tavırlar dışında irade koymayan, hep pısırık davranan CHP’yi hatırlayın…
15 Temmuz bahane edilerek, hayatının tamamını Fethullah ve cemaatiyle mücadeleyle geçirmiş nice insan, gece yarısı kanun hükmünde kararnameleri ile işlerinden atılırken, göstermelik tepkilerle yetinen CHP’yi hatırlayın…
Hileyle, kanunsuz müdahalelerle referandum sonuçlarına etki edilirken, sokaklara taşanları, ülke için böylesi önemli bir oylamaya hile karıştırıldığına dair bu denli güçlü iddialar varken, o hak arayanlara sözcülük etmekten bile imtina eden CHP’yi hatırlayın…
Sultanın kaçak sarayına tepki gösteren halkı, sivil toplum kuruluşlarını ve o saraya önce gitmem deyip, sonra giderek, sarayı ve saray yönetimini meşrulaştıran CHP’yi hatırlayın…
AKP en doğru zamanı kollayıp, kendini garantiye aldıktan sonra dokunulmazlıkları kaldırırken, bunun dönüp dolaşıp kendisini vuracağını, hukukun olmadığı bir ülkede siyasal dokunulmazlığı ortadan kaldırmanın, tüm muhalif siyasetçileri, iktidarın insafına terk etmek olduğunu dahi okuyamayan CHP’yi hatırlayın…
AKP cumhuriyet değerlerini bir bir yıkarken, yarım ağız bir itirazdan ötesine geçemeyen, gözünü ve ilgisini cumhuriyetçilere değil, cumhuriyet düşmanlarının tabanına çevirmiş, buralarda var olmaya çalışan CHP’yi hatırlayın…
Kemal Derviş’ten ekonomik görüş alıp, Mehmet Bekaroğlu’na mescit açtıran CHP’yi hatırlayın…
Bu halk ona ne zaman ihtiyaç duysa orada olmayan…
Gözler ne zaman ona çevrilse, kendi gölgesine saklanan…
Bu ülkeyi karanlığa sürükleyenler karşısında en çetin kavgalar verilirken, omzumuzun hemen yanında aradığımızda, orada göremediğimiz…
Ne zaman itiraz etmek istesek, sesimize ses katacağı yerde, bizim sesimizi dahi duymayan…
Türkiye, gerici ve piyasacı bir iktidar ve önderi elinde, bozuk para gibi harcanıp, günden güne tüketilirken, üzerine yüklendiği tarihi vazifenin hakkını hiç ama hiç verememiş CHP’yi hatırlayın…
Ülkemiz bugün gerek içeride gerek dışarıda tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor.
Otoriter bir yönetim, içeride kendisinin karşısında konumlanan tüm kesimleri hapisle susturmaya çalışırken, ülkenin siyasi, ekonomik, hukuki tüm yerleşik değerlerini yıkıyor; dışarıda, yıllar yılı kanlı bir coğrafyanın barış elçisi olmaya çabalamış ülkemizi, tarihin en kanlı hesaplaşmalarının ortasına hesapsızca sürüklüyor.
Bu iktidar karşısında hukuk ve demokrasi içerisinde verilebilecek en şiddetli, en kararlı, ve elbette en doğru tepkileri vermekten geri durmuş, siyasal hamlelerinde hep yanlış yapmış, hep oltaya gelmiş, hep çekingen davranmış bir CHP; -ne yazık ki- başımıza gelen tüm kötülüklerin, Tayyip Erdoğan ve AKP’den sonraki en büyük sorumlusudur.
Şimdi, iş CHP milletvekillerinin tutuklanmasına kadar varınca, Kemal Kılıçdaroğlu, yollara düşüp, adalet istediğini söylüyor.
Yine geç kaldınız Kemal Bey!
“Atı alan Üsküdar’ı geçti.”
Hem de bağıra bağıra…