ATATÜRK’SÜZ OLMAZ!

Bodrum’da iki gün önce, belediye meydanındaki dev Atatürk posterinin önünden geçerken, posteri görüp bir an durup, yaklaşıp, Atatürk’ün resimdeki elini defalarca öpen 76 yaşındaki Cevriye Teyze, görüntüleri sosyal medyada paylaşılıp, ses getirince kendisiyle röportaja gelen gazetecilere konuşuyor:
“Atatürk’süz olmaz!..”
Olmaz elbet…
Sen çok yaşa Cevriye Teyze!
Kimdir Atatürk?
“Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin.” der İsmet İnönü, O’nun ardından.
Ruşen Eşref, Kurtuluş Savaşı yıllarının Ankara’sını anlatırken, tren istasyonunda şahit oldukları için, “Ne hazindi o manzara!” der. Cepheden gelen ağır yaralı ve yaralı askerler vagonlardan indirilirken, cepheye, onların bıraktığı boşluğu doldurmaya giden askerler vagonlardaki yerlerini alırlar sessizce.
Şöyle der Ruşen Eşref:
“Hastaneye götürülenler, yolları üstünde, Hacettepe eteklerine kazılmış ve ağızları açık bırakılmış mezarların belki kendileri için olduğunu anlıyorlardı. Fakat ne gidecekler dönenlerden ürkmüş, ne dönenler gideceklere acınacak bir yüz gösteriyordu!”
Ve özgürlüğü yolunda direnen halk, bir yandan kazılmış mezarları onurlu bedenleriyle dolduruyor, bir yandan durmaksızın cepheyi güçlendiriyor ve Sakarya Meydan Savaşı’yla, ‘Beni tutsak edemez, teslim alamazsınız’ diye haykırıyordu yedi cihana.
O zaferin ardından, komutanlar Ankara’ya dönerken, herkesin yüzü ilk kez gülüyordu, belki de herkes ilk kez rahat ve derin bir nefes alırken, Mustafa Kemal’in ‘ruhundaki ateş’ bir kez daha kendini gösteriyordu.
Ankara’ya dönüşünde kendisini tebrik etmek isteyenlerden birine, ‘Bak buraya birader! Ben bu muharebede iki şey keşfettim…” diyordu. Bunlardan ilki, sonraki yıllarda sık sık anılacağı üzere, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır.” görüşüydü. O kanlı günlerde keşfettiği ikinci gerçekse bir devrimcinin tarihe atılan imzasıydı:
“Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük olan bir gayeyi elde etmek için gerekir en belli başlı vasıtadır. Gaye, fikirdir. Zafer, bir fikrin istihsaline hizmeti nispetinde kıymet ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan bir zafer payidar olamaz. O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.”
Mustafa Kemal, tam da budur işte…
O, Kurtuluş Savaşı kazanılıp, düşman İzmir’den sökülürken, ‘Asıl işimiz şimdi başlıyor’ diyendir.
Bir halkı, esaretin kör ve aşağılık karanlığından alıp, önce bağımsızlıkla, sonra özgürlükle ve en önemlisi egemenlikle tanıştırandır.
O, bu toprakların gördüğü en büyük devrimcidir.
“Ağır bir hastalığın nöbetleri içinde ölümü iki gözleri ile görmüş olanlar vardır. Ben iki gözümle battığımızı gördüm ve kurtulduğumuzu gördüm” der Falih Rıfkı Atay ve ekler:
“Mustafa Kemal’i unutamam…”
Bugünlerde Mustafa Kemal’e ve fikirlerine saldıranları iyi izleyin.
Onlar, varlıklarıyla çok şey anlatacaklar size, sadece izleyin, kızmayın, sinirlenmeyin.
Bu Vahdettin artıkları, Damat Ferit soyları, onursuz ruhlarının utanmaz düşünceleriyle, sırtını dayadıkları güçlerden aldıkları feyzle bu toprağın en büyük devrimcisine saldıradursun; tarihler 25 Kasım 1938’i göstermektedir; Mustafa Kemal’in ölümünden 15 gün sonra dönemin İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine, İngiliz Dışişleri’ne gönderdiği raporda şöyle anlatır O’nu:
“(…)Sadece şu veya bu savaşı kazanarak, şu veya bu kanunu çıkararak, harf devrimi yaparak veya fes giyilmesini yasaklayarak veya devleti laikleştirerek değil; yüzyıllarca acı çekmiş, ruh karartıcı yanlış yönetimler yaşamış bir ırkın dehasına güvenerek, sadece artık kölelik çekilmemesi gerektiğine inanarak çok sayıda kuvveti harekete geçiren bir insanın büyüklüğü ve olağandışı vizyonu ile ölçülür. On beş yıl gibi kısa bir sürede bu insan, birçok iyi şey yapmıştır. Gerisi ayrıntıdan ibarettir; yalnızca dedikoducu zihniyetin ilgilendiği; fakat bir tarihçinin gereği kadarını vereceği ayrıntılar.
Kemal Atatürk, yapılması gerektiğine inandığı şeyleri korkusuzca yerine getirmekten asla vazgeçmemişti. Hastalığının şiddetlendiği anlarda ölüme çok yakınlaşmış olsa bile, korku asla ne yüreğine ne beynine yerleşmeyi başaramamıştı. O, Türk milletine hizmet ederken öldü. Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmayı başaramamıştır. İnsanlara hayatlarını, onur ve şereflerini ve insanca yaşama yolunu vermiş, belki tüm bunlardan daha önemlisi bu haklarına sahip çıkmalarını sağlayacak özgürlüğü tattırmıştır.”
Mustafa Kemal, bu topraklar için özgürlüktür.
Mustafa Kemal, bu topraklar için bağımsızlıktır.
Mustafa Kemal, bu topraklar için aydınlanmadır.
Kim ki Mustafa Kemal’e düşmandır, o bu halka düşmandır.
Ve bu toprakların halkı özgür yarınlara yürüyecekse her şeye rağmen…
76 yaşındaki Cevriye Teyze’nin dediği gibi:
“Atatürk’süz olmaz!..”

Çok Okunanlar

UĞUR MUMCU NEYİ TEMSİL EDİYOR?

BİR SABAH…

DAVER DARENDE’NİN ARDINDAN

YANLIŞ BİR YOL

Edebiyatçılar ve Atatürk... / Erendiz Atasü

HAFTANIN KİTABI: "UĞUR MUMCU KEMALİZM VE SOSYALİZM"

İşgalci kamyonunun altında kalan çocuğun umudu / Barış Pehlivan

O, Yurttaş Olmak Sorumluluğu

EDEBİYATIMIZIN USTALARININ GÖZÜNDEN ATATÜRK VE DEVRİMİN YÖNÜ / Muharrem Anıl

ERDOĞAN'IN TOPLATILMASINI İSTEDİĞİ KİTAPTA NELER VAR